25 Kasım 2018 Pazar

Sağlık Sektöründe Kurumsal Sürdürülebilirlik Yönetimi

Sağlık Sektöründe Kurumsal Sürdürülebilirlik Yönetimi

Asst. Prof. Dr. Kerem Toker
Prof. Dr. Fadime Çınar 

1 Giriş
Ekonomik, sosyal ve çevresel boyutu olan sürdürülebilir kalkınma, ilk başlarda sadece ülkeleri ve politikalarını kapsayan bir kavram olarak karşımıza çıkarken daha sonraki yıllarda gerçekleştirilen konferanslarda sorumluluğun diğer paydaşlarda da olduğu konusu gündeme gelmiştir (Engin ve Akgöz, 2013). Bu bağlamda işletmeler faaliyetlerini gerçekleştirirken kar sağlamanın yanı sıra toplumsal fayda ve süreklilik sağlamak amacını taşıyarak plan ve projelerini bu amaçla gerçekleştirmektedirler. Bu nedenle işletmeler, hisse sahipleri, iş görenler, toplum, çevre, müşteriler ve ekonomi gruplarına karşı sorumludurlar (Yıldırım ve Uğuz, 2013). Buradan hareketle, kurumsal sürdürülebilirlik, bir ülke içerisinde yer alan ve ekonomik bir amaca sahip kurumların, geleneksel büyüme kuramlarına bir alternatif olarak geliştirilen maddi manevi her türlü riski minimize etmeyi sağlayarak kurumları geleceğe daha sağlıklı aktarmayı hedefleyen bir yönetim anlayışı olarak tanımlanabilir (Kuşat, 2012). Bu bağlamda, günümüzün hizmet sektörlerinin başında gelen sağlık sektörünün sürdürülebilirlik konusunda uygulamaları, ülke refahının arttırılması ve korunması açısından son derece önemlidir.
2 Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Sağlık Sektörü
Sürdürülebilirlik anlayışını benimseyen günümüzde birçok işletme, insanı, dünyayı ve kazançlarını dikkate alarak sosyal, çevreyle ilgili ve ekonomik performansları arasında bir denge gözetme yoluna gitmektedir. İşletmeler, kritik performans ölçütlerini sürdürülebilir kalkınma paradigması ile yeniden değerlendirerek kurumsal karar verme süreçlerine işlerlik kazandırmaktadır (Toker, 2017). Sancar’a (2013) göre işletmelerin daha sorumlu davranma gerekliliği, onların her zaman müşterilerinin memnuniyetsizlikleri ve aktivistlerin protestoları ile karşılaşabilme ihtimallerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle küresel dünyanın işletmeleri kapalı bir sistem değil aksine açık ve hesap verebilir konumda olmak zorundadırlar.
Sürdürülebilir Ekonomi: Kârlılık temelinde ekonomik performans bir işletmenin temel göstergelerinden biridir. İşletmelerin uzun dönemde başarılı olabilmesi, rekabet edebilmesi ve ayakta kalabilmesi kârını bulundukları sektör ortalamasının üzerinde tutmalarına bağlıdır (Şişman vd., 2016). Bununla birlikte günümüzde işletmeler sadece ekonomik sorumluluklarını yerine getirerek varlık gösterememektedir. Çevreleriyle ve toplumla olan ilişkileri onları daha ‘görünebilir’ ve ‘gözlemlenebilir’ olmaya zorlamaktadır (Engin ve Akgöz, 2013). O halde ekonomik sürdürülebilirlik, olumlu sosyal ve çevresel sonuçların elde edilmesini sağlarken, aynı zamanda kıt kaynakların tahsisi ve korunması süreci olarak daha iyi tanımlanabilir (Doane ve MacGillivray, 2001).
Sürdürülebilir Çevre: Günümüzde çevre sorunları yaşam alanlarını ve insan hayatını tehdit eden önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevre kirliliğinin insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri, su ve hava

SESSION 4C: Sektörel Analizler 413
 kirliliği, ozon tabakasının incelmesi, biyolojik zenginliklerin azalması, iklimin değişmesi, denizlerin kirlenmesi gibi geri kazanılamayan kayıplara yol açmakta, insanların sağlığını olumsuz etkilemekte, kültür varlıklarını da tehdit etmektedir (Tuğun ve Karaman, 2014). Balcı ve Koçak, (2014) çevresel sürdürülebilirliği, kurum ve kuruluşların üretimlerinde ve tesis planlamalarında, atıkları ve zararlı salınımları en aza indirmek, kaynakların kullanımında verimliliği artırmak ve ülke kaynaklarından gelecek nesillerin üst düzeyde yararlanmasını sağlamak şeklinde ifade etmiştir.
Sürdürülebilir Toplum: Sosyal sürdürülebilirlik toplumsal homojenlik, adil gelir dağılımı, mal, hizmet ve istihdama adil erişim gibi bir dizi toplumsal unsurları içermektedir (Vallance vd., 2011). Şahin ve Kutlu (2014) sürdürülebilirliğin sosyal boyutunun temel olarak eşitlik kavramı çerçevesinde şekillendiğini ve insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlık ve sosyal hizmetlere erişim gibi konuları içerdiğini belirtmiştir. Dempsey ve arkadaşları (2011) ise sürdürülebilir toplulukları, insanların şimdi ve gelecekte çalışmayı veya yaşamaya isteyecekleri yerler olarak tanımlamıştır.
Şekil 1. Kurumsal Sürdürülebilirliğin Üç Boyutu Kaynak: Fauzi H., Svensson, G. & Rahman, A.A. (2010). “Triple Bottom Line” as “Sustainable Corporate Performance”: A Proposition for the Future. Sustainability, (2), 1345-1360.
Ülkelerin sosyo-ekonomik açıdan kalkınmışlık düzeylerinin en önemli göstergelerinden birisi de sağlık hizmetleridir (Tutar ve Kılınç, 2007). Gelişmiş ekonomilerde, sağlık sektöründe mal ve hizmet üretimi, GSYİH'nin % 7'sine ulaşmakta ve bu sektörde istihdam oranı % 10'dur. Toplam sağlık harcamasının GSYİH'ye oranının 2020'de %16'ya yükseleceği hesaplanmaktadır (Çınar ve Eren, 2015). Sürdürülebilirlik konusu sağlık sektörü açısından ele alındığında Türkiye’de sağlık sektörü; erişebilirliğin artması ve olumlu ekonomik gelişmeler neticesinde artan satın alma gücü gibi etkenler ve son yıllarda sektöre ilişkin gerçekleşen destekleyici gelişmelere paralel olarak büyümektedir. İlaç, hizmet sunumu, sigorta ve tıbbi cihazlar gibi alt sektörler bazında bakıldığında dünya genelinde önemli bir noktaya gelindiği görülmektedir (Yased, 2012). TÜİK 2015 verilerine göre Türkiye genelinde yataklı ve yataksız olmak üzere toplam 30.449 sağlık kurumu bulunmaktadır.
   Yataklı
Sağlık Bakanlığı’na Bağlı Üniversite Özel
865 70 562
Yataksız Toplam
    Diğer*
    36 28.916 30.449
 * "Diğer"grubu altında Belediyelere ait yataklı sağlık kurumları kapsanmıştır. Ayrıca, 2002 yılı ve sonrasında Milli Savunma Bakanlığı'na ait hastanelerde bu gruba dahil edilmiştir.
Tablo 1. Türkiye’deki Yataklı ve Yataksız Sağlık Kurumları Sayısı, Kaynak: TÜİK (2015)
Tutar ve Kılınç (2007), sağlık ekonomisinin gelişiminde, sağlık sektörünün giderek daha fazla kaynak kullanılan bir sektör olmasının önemli rol oynadığını ifade etmiştir. Bu bağlamda sağlık sektöründe faaliyette bulunan kurumların ekonomik, sosyal ve çevre açıdan sürdürülebilir politikalara sahip olması ve bu politikaları uygulaması, ülke ekonomisini ve toplum refahını yükseltici etkilere neden olacaktır. Sağlık sektöründe kamu ve özel sektör olmak üzere iki farklı sahiplik biçimine sahip kuruluşların faaliyette bulunması, yönetim süreçlerinde sosyal ve kâr amaçlarının birbirine karışıp belirsizleşmesine neden olabilmektedir. Bu yüzden sağlık sektörü kuruluşlarının faaliyetlerinin sürdürülebilirlik çerçevesinde yapılandırılması ve kontrol mekanizmalarının kurularak standartların oluşturulması ülke kalkınmasında önemli rol oynamaktadır.

414 INTERNATIONAL CONFERENCE ON EURASIAN ECONOMIES 2017
 3 İstanbul Avrupa Yakasında Faaliyette Bulunan Hastanelerde Sürdürülebilirlik Yönetimi Ölçümü
Sürdürülebilirlik ve sağlık sektörü ile ilgili yukarıda değinilen açıklamalardan sonra, sağlık sektöründe faaliyette bulunan kurumların sürdürülebilirlik uygulamalarının kapsam ve ölçümüne yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiştir.
3.1 Araştırmanın Amacı ve Önemi
Araştırmanın amacı, günümüz ülke ekonomisi içerisinde önemli bir paya sahip olan sağlık sektöründe faaliyette bulunan kurumların sürdürülebilirlik uygulamalarını ne düzeyde gerçekleştirdiğini saptamaktır. Elde edilen sonuçlar bağlamında sağlık kurumlarının sürdürülebilirlik konusunda ne düzeyde duyarlı olduklarını tespit edilecek ve böylece yetersiz kalınan faaliyet alanları için iyileştirme çalışmaları yapılabilecektir. Sağlık kurumlarının sürdürülebilirlik konusunda gösterecekleri hassasiyet ülke ekonomisinin gelişimine ve toplumsal refaha doğrudan pozitif katkılar sağlarken aynı zamanda gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir ülke bırakmanın zeminini hazırlayacaktır.
3.2 Araştırmanın Kapsamı
Araştırma kapsamında İstanbul’da Avrupa Yakasından faaliyette bulunan kamu ve özel sektör hastaneleri incelenmiştir. İstanbul, Türkiye’nin nüfus ve ekonomi açısından en büyük ili olması nedeniyle temsil kabiliyeti yüksek illerimiz arasında yer almaktadır. Tablo 2, İstanbul’da faaliyette bulunan sağlık kuruluşlarının sayısını ve dağılımını göstermektedir.
   Yataklı
Sağlık Bakanlığı’na Bağlı Üniversite Özel
51 15 159
Yataksız Toplam
    Diğer*
    3 23.345 23.573
 * "Diğer"grubu altında Belediyelere ait yataklı sağlık kurumları kapsanmıştır. Ayrıca, 2002 yılı ve sonrasında Milli Savunma Bakanlığı'na ait hastanelerde bu gruba dahil edilmiştir.
Tablo 2. İstanbul’daki Yataklı ve Yataksız Sağlık Kurumları Sayısı Kaynak: www.istanbulsaglik.gov.tr
3.3 AraştırmanınYöntemi
Sağlık kuruluşlarının sürdürülebilirlik konusunda bilgi düzeylerini ve uygulamalarını ölçmek için Aly ve Mansour (2017) tarafından geliştirilen sürdürülebilirlik performans ölçeğinin sosyal ve çevreye yönelik olan kısımları yazarlar tarafından sağlık sektörüne uyarlanmıştır. Anket yöntemi ile elde edilen veriler, SPSS 20 istatistik programına girilmiştir. Veri giriş işleminden sonra öncelikle araştırmaya dâhil olan sağlık kurumlarındaki yöneticilerin tanımlayıcı istatistikleri ortaya konulmuştur. Tanımlayıcı istatistiksel analizin ardından kurumların sürdürülebilirlik uygulamalarının düzeyini ve uygulamalarda kamu / özel sektör ayrımının olup olmadığı test etmek için “bağımsız örneklem t testi” analiz tekniğinden yararlanılmıştır.
3.4 Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırmada kullanılan veriler, Türkiye’nin İstanbul ilinde faaliyette bulunan 3’ü kamu ve 2’si özel hastane olmak üzere toplam 5 hastanede çalışan toplam 142 yöneticiye uygulanan anket çalışması ile elde edilmiştir. Bu bağlamda araştırma sonucunda elde edilen bulgular sadece araştırmaya katılan hastaneler için yorumlanabilir. Bununla birlikte sağlık sektörü, özel poliklinikler, muayenehaneler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri vb. hastane dışında birçok küçük ve orta ölçekli kuruluşların da içinde faaliyette bulunduğu bir sektördür, Bu nedenle, gelecek araştırmaların anılan kuruluşları da kapsayacak şekilde ve daha geniş bir coğrafi alanda yapılması, elde edilecek bilimsel sonuçların bütün sektöre yönelik yorumlanması açısından daha anlamlı olacaktır. Araştırmanın bir başka sınırı ise, araştırmaya dâhil olan hastanelerin sadece sürdürülebilir sosyal ve sürdürülebilir çevre faaliyetlerinin incelenmiş olmasıdır. Sürdürülebilirliğin ekonomik boyutu araştırmaya dâhil edilmemiştir. Bunun nedeni ise araştırma evreni içerisinde yer alan hastanelerin sermaye yapılarının kamu ve özel sektör olmak üzere birbirinden çok farklı dinamiklere sahip yapılar olmasıdır. Bu farklı sermaye yapılarının birbirinden farklı ekonomik motivasyonları olacağı gerekçesiyle, iki yapının ekonomik bağlamda karşılaştırılması bilimsel olarak anlamlı görülmemiştir.
3.5 Analiz ve Bulgular
Araştırmanın konusu olan hastanelerin sürdürülebilirlik yönetimi ile ölçek İstanbul’un Avrupa yakasında faaliyette bulunan 2 kamu ve 3 özel olmak üzere toplam beş hastanede uygulanmıştır. Araştırmaya katılan toplam 142 yönetici pozisyonundaki cevaplayıcının demografik bilgileri Tablo 3’te gösterilmiştir.

SESSION 4C: Sektörel Analizler
415
               Cinsiyet
Yaş
Kurumda Çalıştığı Pozisyon
Kadın 70 Erkek 72 Toplam 142
21-30 18 31-40 53 41-50 57 51 ve üzeri 14 Toplam 142
Şef 4 Alt Kademe Yön. 27
Çalışılan Hastane
Öğrenim Durumu
Kamu
Özel
Toplam
Lise
Önlisans Lisans Lisansüstü Toplam
1-5 yıl
6-10 yıl
11-15 yıl
16 yıl ve üzeri Toplam
75 57 142 3 19 61 59 142 52 70 14 6 142
                                                          Orta Kademe Yön. Üst Kademe Yön. Toplam
Kurumda Çalışma 78 Süresi
33
142
                    Tablo 3. Araştırmaya Katılan Cevaplayıcıların Demografik Özellikleri
Tablo 3’te görüldüğü gibi araştırmaya 70’i kadın, 72’si erkek olmak üzere toplam 142 hastane çalışanı katılmıştır. Söz konusu cevaplayıcıların 75’i kamu hastanesinde, 57’si ise özel hastanede çalışmaktadır. Aynı zamanda cevaplayıcıların 3’ü lise mezunu, 19’u önlisans, 61’i lisans ve 59’u lisansüstü öğrenim derecesine sahiptir. Cevaplayıcıların 4’ü şef pozisyonunda, 27’si alt kademe yönetici, 78’i orta kademe yönetici ve 33’ü üst düzey yönetici pozisyonunda çalışmaktadır. Elde edilen bulgular, eğitim bilgileri ile birlikte değerlendirildiğinde çalışanların entelektüel birikimleri ve çalıştıkları pozisyonlar itibariyle sürdürülebilirlik politikalarını değerlendirmeye yeterli olduklarını göstermektedir. Bütün bunlara ek olarak cevaplayıcıların 52’si kurumda 1-5 yıl, 70’si 6-10 yıl, 14’ü 11-15 yıl ve 6’sı ise 16 yıl ve üzeri çalışmaktadır. Bu bulgu ise, cevaplayıcıların çalıştıkları kurumdaki iş süreçlerini değerlendirebilecek kıdeme sahip olduklarını göstermektedir.
Araştırmanın temel problemi olan hastanelerde sürdürülebilirliğin çevre ve sosyal boyutlarının uygulama düzeylerinin, kamu / özel sektör ayrımında farklılık gösterip göstermemesini ölçmeye yönelik yapılan analizler ise Tablo 4’te gösterilmiştir.
       Sürdürülebilirlik Boyutu
Çevre
Hastane
Kamu Özel
̅
N 𝑿 t p
75 2,9390 -,598 ,551
57 2,8955
                   Tablo 4. Hastanelerin Sahiplik Yapısına Göre Sürdürülebilirliğin Çevre Boyutunu Ölçmeye Yönelik t Testi Sonucu
Tablo 4’te görüldüğü gibi hastanelerin sahiplik yapısı ile sürdürülebilirliğin çevre uygulamaları arasında anlamlı bir fark görülmemiştir (t-598 = ,551 > 0,05). Bununla birlikte kamu hastaneleri sürdürülebilirliğin çevre boyutuna yönelik uygulamalar için 2,9390 ortalama değer ve özel hastaneler ise 2,8955 ortalama değer almıştır (1≤ X ≤5). Elde edilen bulgular, hem kamu hastanelerinin hem de özel hastanelerin sürdürebilirliğin çevre boyutu ile ilgili politikaları uygulama düzeylerinin arzu edilen seviyede olmadığını göstermektedir.
         Sürdürülebilirlik Boyutu Hastane
̅
N 𝑿 t p
75 3,8472 1,231 ,221
57 3,9836
         Sosyal
Kamu Özel
                Tablo 5. Hastanelerin Sahiplik Yapısına Göre Sürdürülebilirliğin Çevre Boyutunu Ölçmeye Yönelik t Testi Sonucu
Tablo 5 ise, hastanelerin sahiplik yapısı ile sürdürülebilirliğin sosyal uygulamaları arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermektedir (t1,231 = ,221 > 0,05). Bununla birlikte kamu hastaneleri sürdürülebilirliğin sosyal boyutuna yönelik uygulamalar için 3,8472 ortalama değer ve özel hastaneler ise 3,9836 ortalama değer almıştır (1≤ X ≤5). Elde edilen bulgular, hem kamu hastanelerinin hem de özel hastanelerin sürdürebilirliğin sosyal boyutu ile ilgili politikaları uygulama düzeylerinin, çevre boyutuna göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durum, hastanelerin öncelikli misyonlarının toplumsal hizmet olmasından ve bu yüzden iş süreçlerinde sosyal konulara daha duyarlı yaklaşıyor olmalarından kaynaklanabilir. Araştırmada sürdürülebilirliğin ekonomik boyutu, kamu hastaneleri ile özel hastanelerin karşılaştırılması noktasında adil olmayacağı gerekçesiyle yazarlar tarafından analiz dışı tutulmuştur.

416 INTERNATIONAL CONFERENCE ON EURASIAN ECONOMIES 2017
 4 Sonuç
Artan dünya nüfusuna paralel olarak üretim ve tüketim süreçlerinde yaşanan artış, doğal kaynakların hızla tükenmesi, işsizlik, yoksulluk, kirlilik ve hastalık gibi birçok ekonomik, sosyal ve çevreye yönelik problemi beraberinde getirmektedir. Yaşanan söz konusu problemler, kamu sektörünü ve özel sektörü şimdiki ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakması için mal ve hizmet üretim faaliyetlerinde sürdürülebilir politikalar uygulamaya zorlamaktadır. Ülkelerin içinde bulundukları ekonomik yapı içerisindeki en önemli sektörlerden biri de sağlık sektörüdür. Sağlık sektörü gerek milli gelir içinde aldığı pay, gerekse ülkenin ekonomik ve sosyal refahına yaptığı katkı nedeniyle, yaşanabilir bir dünyanın kurulması konusunda üzerinde en çok görev düşen sektörlerden biridir. Bu yüzden sağlık sektörü yöneticilerimin yönettikleri kurumlarda sürdürülebilir politikalar uygulama sorumlulukları son derece önemlidir. Bu araştırmada Türkiye’de İstanbul ilinin Avrupa yakasında faaliyette bulunan hastanelerin yöneticilerinin kurumlarında uyguladıkları sürdürülebilirlik politikalarının düzeyinin ölçülmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, 2 kamu hastanesi ve 3 özel hastanenin yöneticilerine Aly ve Mansour’un (2017) çalışmasından uyarlanan sürdürebilirlik performans ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen bulgular, sürdürülebilirlik politikalarının çevre ve sosyal boyutunun uygulanmasında kamu ve özel hastaneler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını göstermiştir. Bununla birlikte hastanelerin sürdürülebilir çevre politikalarını uygulama düzeylerinin, sürdürülebilir sosyal politika uygulama düzeylerinden daha düşük olduğu saptanmıştır. Aynı zamanda, sürdürülebilirliğin üçüncü boyutu olan ekonomik boyut bu araştırmada analiz kapsamının dışında tutulmuştur. Araştırma sonuçları, hastanelerin çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik uygulamalarını arttırması gerektiğini ortaya koymuştur. Örnek kütlede yer alan hastaneler, sürdürülebilir sosyal politikaların uygulanması konusunda ise daha duyarlıdır. Sağlık sektörünün temel yetenekleri arasında toplumun sosyal refahına arttırmaya yönelik nitelikler olmasının araştırmada böyle bir sonucun ortaya çıkmasında etkili olduğunu düşündürmektedir. Araştırma sonuçları anket uygulamasının yapıldığı beş hastane ile sınırlıdır. Daha kapsamlı sonuçlar elde edilebilmesi için örneklemin Türkiye genelinde genişletilmesi ve sürdürülebilirliğin ekonomik boyutunun araştırmaya dâhil edilmesi, yazarlar tarafından gelecek araştırmacılara önerilmektedir.
Kaynakça
• Akgül, U. (2010). “Sürdürülebilir Kalkınma: Uygulamalı Antropolojinin Eylem Alanı”, Antropoloji Dergisi. 24, 133-164.
• Aly, A.H. & Mansour, M.E. (2017). “Evaluating the Sustainable Performance of Corporate Boards: The Balanced Scorecard Approach”, Managerial Auditing Journal, 32(2), 167-195.
• Balcı, V. & Koçak, F. (2014). “Environmental Sustaınability In The Design And Use of Sports And Recreation Areas”, Journal of Sports and Performance Researches, 5(2), 46-58.
• Caymaz, E., Soran, S. & Erenel, F. (2014). “The Relationship Between Corporate Sustainability And Corporate Social Responsibility In Business: Global Compact Turkey”, Journal of Management, Marketing and Logistics. 1(3), 208-217.
• Çankaya, S.Y. & Sezen, B. (2015). “Moderator Effect of Environmental Uncertainty On The Relationship Between Ecologic Innovation And Sustainability Performance”, Int. Journal of Management Economics and Business, 11(24), 111-134.
• Çınar, F. & Eren, E. (2015). “Organizational Learning Capacity Impact on Sustainable Innovation: The Case of Public Hospitals. 3rd International Conference on Leadership, Technology and Innovation Management”, Procedia - Social and Behavioral Sciences (181), 251 – 260.
• Dempsey, N., Bramley, G., Power, S. & Brown, C. (2011). “The Social Dimension of Sustainable Development: Defining Urban Social Sustainability”, Sustainable Development, (19), 289–300.
• Doane, D. & MacGillivray, A. (2001). “Economic Sustainability: The Business of Staying in Business”, The SIGMA Project, R&D Report.
• Engin, E. & Akgöz, B.E. (2013). “An Evaluation Of Corporate Social Responsibilty Within The Framework Of Sustainable Development And Corporate Sustainability”, Selçuk İletişim, 8(1), 85-94.
• Fauzi H., Svensson, G. & Rahman, A.A. (2010). ““Triple Bottom Line” as “Sustainable Corporate Performance”: A Proposition for the Future” Sustainability, (2), 1345-1360.
• Gür, B. (2012). “Sustainable Development, Corporate Social Responsıbility, And The Micro Finance Practices In Turkey”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (11)21, 87-106.
• Harris, J.M. (2000). Basic Principles of Sustainable Development. Global Development and Environment Institute Working Paper: 00-04, [Çev: Emine Özmete] Tufts University, USA.
• İstanbul’da Sağlık 2015, http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/anasayfalinkler/belge/istanbulda_saglik_2015_faaliyetleri.pdf [Erişim Tarihi: 02.04.20147]

SESSION 4C: Sektörel Analizler 417
 • Kurnaz, N. & Kestane, A. (2016). “Investigation of Corporate Sustainability In Economic Perspective And Investor Behavior Relationship: An Application of Bist Sustainability Index”, Sosyal Bilimler Dergisi, (49), 278-303.
• Kuşat, N. (2012). “Organizational Sustainablity For Sustainable Corporations And Its Endogenous Determinants”, Afyon Kocatepe Üniversitesi, İİBF Dergisi, 14(2), 227-242.
• Onay, A. (2015). “Sustainable Develeopment, Corporate Sustainability and Sustainability Reportiıng”, Electronic Journal Of Occupational Improvement And Research, Iwcea Özel Sayısı, (3), 104-118.
• Öztel, A., Köse, M.S. & Aytekin, İ. (2012). “Kurumsal Sürdürülebilirlik Performansının Ölçümü İçin Çok Kriterli Bir Çerçeve: Henkel Örneği”, Journal of History Culture and Art Research, 1(4), 32-44.
• Sancar, G.A. (2013). “Kurumsal Sürdürülebilirlik Bağlamında Kurumsal Yönetişim: Kavramın Doğuşu, Gelişimi Ve Değerlendirilmesi”, Selçuk İletişim, 8(1), 71-84.
• Seydioğulları, H.S. (2013). “Renewable Energy for Sustainable Development”, Planlama, 23(1), 19-25.
• Sünnetçioğlu, S. & Yılmaz, B.S. (2015). “Evaluation of Restaurant Managers’ Approaches to the Sustainable Restaurant Management Concept: Case of Izmir”, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(1), 94-114.
• Şahin, İ. & Kutlu, S.Z. (2014). “Cittaslow: An Assessment From The Perspective of Sustainable Development”, Journal of Tourism and Gastronomy Studies 2(1), 55-63.
• Şişman, B., Doğan, M. & Ağca, V. (2016). “Linkıng Supply Chain Management Dimensıon of Corporate Sustainability to Fınancial Performance: A Research On Firms In Bist Sustainability Index”, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16(1), 75-96.
• Tuğun, Ö. & Karaman, A. (2014). “A Sustainability Model for Bringing Core Villages into Eco-tourism”, MEGARON, 9(4), 321-337.
• Tutar, F. & Kılınç, N. (2007). “Türkiye’nin Sağlık Sektöründeki Ekonomik Gelişmişlik Potansiyeli ve Farklı Ülke Örnekleriyle Mukayesesi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 9(1), 31-54.
• Toker, K. (2017). Tedarik Ağları, Sürdürülebilirlik ve Değer. İşletmelerde Sürdürülebilirlik Dinamikleri [ed. Işıl Mendeş Pekdemir], Beta, İstanbul, 274-216.
• Uluslararası Yatırımcılar Derneği (Yased) (2012). Türkiye Sağlık Sektörü Raporu
• Vallence, S., Perkins, H.C. & Dixon, J.E. (2011). “What is Social Sustainability? A Clarification of
Concepts”, Geoforum (42), 342–348.
• Yangil, F.M. (2015). “The Content Analysis of Sustainability Reports On the Context of Corporate
Sustainability: Top 100 Industrial Enterprises in Turkey”, Journal of Business Research-Türk, 7(3), 356-376.

• Yıldırım, M.H. & Uğuz, Ş. (2013). “Importance Of Corporate Social Responsibility In The Process Of Sustainable Development: A Research In Aksaray”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5(2), 202-212.

Ekolojik Yenilik ile Sürdürülebilirlik

EKOLOJİK YENİLİK İLE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PERFORMANSI ARASINDAKİ İLİŞKİDE ÇEVRESEL BELİRSİZLİĞİN MODERATÖR ETKİSİ 
Arş. Gör. Sibel YILDIZ ÇANKAYA 
Prof. Dr. Bülent SEZEN 
1. Giriş 
Hızla değişen çevre koşullarının etkisinde kalan işletmeler, bir taraftan çevrelerinde meydana gelen değişimlere uyum sağlamaya çalışırken diğer taraftan da çevreyi etkilemeye veya yönlendirmeye çalışarak küresel rekabetin gereklerini yerine getirmeyi hedeflenmektedirler. Bu bağlamda, küresel rekabetin en önemli araçlarından birisi de yenilik yönelimli olmaktır. 
Yenilik, işletme içi uygulamalarda, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde, yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün (mal veya hizmet), süreç, yeni bir pazarlama yöntemi ya da yeni bir organizasyonel yöntemin gerçekleştirilmesidir (OECD, 2006:50). Schumpeter (1934)’e göre, yenilik, sadece yeni bir ürünün ortaya çıkarılması değil; aynı zamanda bir ürünün ticari değere kavuşturulması, yeni bir sistemin oluşturulması, ticari bir amaç doğrultusunda mevcut ürün ve hizmetlerde yapılan iyileştirmeler ile mevcut ürün, yöntem veya hizmetin bir başka alan veya sektörde uygulanmasıdır. 
Yenilikle ilgili olarak literatürde farklı sınıflandırmalar yapılmaktadır. Ancak genel olarak dört ana tür karşımıza çıkmaktadır (OECD, 2006:52-55) Ürün yeniliği, süreç yeniliği, pazarlama yeniliği ve organizasyonel yenilik. Yeniliğe ilişkin olarak yapılan bir diğer temel sınıflandırma ise yeniliğin yapılış şekli ve sebep olduğu etki düzeyine bağlı olarak yapılan sınıflamadır. Bu tür yenilikler, radikal ve kademeli yenilikler olarak ifade edilmektedir (Kim vd., 2012:297). Yenilik türleri literatürde oldukça geniş bir biçimde ele alınmaktadır. Özellikle son yıllarda çevre konularının önem kazanmasıyla beraber, literatürde incelenen bir başka yenilik türü ise eko-yeniliktir (ecological/eco-innovation). Çevre için yapılan bu yenilikler, farklı yazarlar tarafından farklı şekilde adlandırılabilmektedirler. Örneğin, yeşil yenilik (Chiou vd., 2011:822; Qi vd., 2010:1358; Chen vd., 2006:331; Ar, 2012:854), eko yenilik (Arundel & Kemp, 2009:3; Cheng & Shiu, 2012:329), sürdürülebilir yenilik (Bos-Brouwers, 2010:417). Bu çalışmada eko-yenilik teriminin kullanılması tercih edilmiştir. 
Çevre sorunlarının artmasıyla birlikte, eko-yenilik çevresel sürdürülebilirliğin başarılabilmesi için önemli bir yol olarak görülmeye başlanmıştır (Bos-Brouwers, 2010:419). Eko-yenilik, atıkları azaltmak, atıkların geri dönüşümünü sağlamak, yeni enerji kaynakları bulmak ve kısacası çevreyi korumak için yeni yolların bulunmasını mümkün kılmaktadır (Cheng & Shiu, 2012:329). Çevresel etkileri hesaba katılmadan oluşturulan ürünler, gerek üretim gerekse de bertaraf aşamasında (daha fazla kaynak kullanma, atık üretme gibi) ciddi problemlere neden olmaktadır. Bu nedenle, birçok firma, ürün yeniliği içine yeşil kavramını dâhil ederek, hem rekabet avantajı elde etme hem de rakiplerinden farklılaşmaya çalışmaktadır (Reinhardt, 1998:46). 
Eko-yenilikle ilgili yapılan çalışma sayısı özellikle son on yılda artmıştır. Bu çalışmalarda genellikle eko-yeniliği etkileyen unsurlar (Wu, 2013:539; Chang, 2014) ile eko-yeniliğin firma performansı (Ar, 2012:854; Cheng & Shiu, 2012:341) ve rekabet avantajı (örn: Chiou vd., 2011:822; Ar, 2012:854; Chen vd., 2006:332) üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Bu çalışmada ise eko-yeniliğin, sürdürülebilirliğin üç boyutu olan çevre, ekonomik ve sosyal performans üzerindeki etkisi, çevresel belirsizliğin moderatör etkisiyle birlikte test edilmiştir. Çevresel belirsizlik, çevresel faktörler konusundaki bilgi yetersizliği nedeniyle çevreyi algılamadaki eksikliktir (Milliken, 1987:134). Birçok farklı kaynaktan ortaya çıkabilen belirsizlik, temel 
112 
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 11, Sayı 24, 2015, ss. 111-134 Int. Journal of Management Economics and Business, Vol. 11, No. 24, 2015, pp. 111-134 
stratejik kararları değiştirebilecek önemli dışsal faktörlerden biri olarak görülmektedir (Porter, 1980). Dolayısıyla belirsizliğin örgütsel yapı ve performansı etkilemesi kaçınılmazdır (Lu & Yang, 2004:597). Bu yüzden çevresel belirsizliğin, eko-yeniliğin boyutları ile sürdürülebilirlik performans boyutları arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediği araştırılarak eko-yenilik literatürüne katkı sağlanması hedeflenmiştir. 
Türkiye’de ekonomik büyümeyle birlikte çevre sorunlarının artması, uluslararası çevresel düzenlemelerin yürürlüğe girmesi (örn: Kyoto protokolü) ve buna bağlı olarak çevreyle ilgili yönetmeliklerin çıkması (örn: 28300 sayılı Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği), işletmeleri çevre konusunda daha proaktif adımlar atmaya itmektedir. Bu adımlardan bir tanesi de eko-yeniliktir. Eko-yenilik ile enerji ve su kullanımı düşmekte ve çevre kirliliği ile atıklar azalmaktadır (Ar, 2012:855). Aynı zamanda eko-yenilik firmaların rekabet avantajını, verimliliğini ve performansını da olumlu yönde etkilemektedir (Chen vd., 2006:335). Bu yüzden eko-yenilik bugünün iş dünyasında önemli rol oynamaktadır. Ülkemizde eko-yenilikle ilgili ampirik araştırma eksikliği bulunmaktadır. Bu bağlamda araştırma sonuçlarının ülkemizde üzerinde pek çalışılmamış bir konuya da katkı sağlayacağı düşünülmektedir. 
Çalışmada ilk olarak eko-yenilik ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramı ele alınmış ve araştırma hipotezleri sunulmuştur. Daha sonraki bölümde, veri toplama yöntemi, örneklem yapısı, anket ölçeklerinin oluşturulması ve geçerlilik ve güvenilirlik testlerini içeren araştırma metodolojisi oluşturmaktadır. Dördüncü bölümde, hiyerarşik regresyon analizi sonuçlarına yer verilmiştir. Son bölümde ise sonuçlar ve gelecekteki çalışmalara ilişkin öneriler yer almıştır. 
2. Literatür ve Hipotezler 2.1. Eko-yenilik 
Chen vd., (2006) eko-yeniliği, enerji tasarrufu, kirlilik önleme, atık geri dönüşümü ve yeşil ürün tasarımını içeren yeşil ürün ve süreçlerle ilişkili donanım ve yazılım yeniliği olarak tanımlamışlardır. Halila & Rundquist (2011), eko yeniliği, sürdürülebilir çevreye katkı sağlamak için geliştirilen yenilikler olarak ele almışlardır. Daha kapsamlı bir tanımlamayla eko-yenilik, çevreye verilen zararların azaltılmasına yardımcı olan veya daha genel olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlayacak şekilde yeni fikir, tutum, ürün ve süreçlerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır (Rennings, 2000:322). Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Örgütü (OECD) eko-yeniliğe yenilikten farklı olarak iki ayrı özellik ekleyerek eko-yenilik anlamına netlik kazandırmıştır. Birincisi, eko yenilik çevresel etkilerin azaltılmasına vurgu yapan bir yeniliktir. İkincisi, eko yenilik sadece ürün, süreç ya da organizasyonel metotlarda yapılan yeniliklerle sınırlı değildir. Aynı zamanda sosyal ve kurumsal yapılardaki yenilikleri de içermektedir (OECD, 2009:2). 
Araştırmamızda eko-yenilik, eko-ürün yeniliği ve eko-süreç yeniliği olarak iki boyutta ele alınacaktır (Cheng & Shiu, 2012:334). Avrupa Toplulukları Komisyonu (2001), eko-ürün yeniliğini, çevre için en az risk teşkil eden, üretim aşamasında en az kaynak kullanan ve ürünün bertaraf aşamasında atık üretimini en aza indiren yenilikler olarak tanımlamıştır. Eko-ürün yeniliği, doğal çevreyi korumakla birlikte, geleneksel ürünlerden daha fazla çevresel fayda sağlamaktadır (Reinhardt, 1998:46). 
113 
Sibel YILDIZ ÇANKAYA, Bülent SEZEN 
Eko-ürün yeniliği uygulamaları, yeni eko-ürünlerin geliştirilmesi ya da var olan eko ürünlerin iyileştirilmesini içermektedir (Cheng & Shiu, 2012:334). Birçok ürünün başlıca çev- resel etkileri kullanım (örneğin yakıt tüketimi) ya da bertaraf (örneğin pillerdeki ağır metaller) aşamasından kaynaklandığı için, eko-ürün uygulamaları, çevresel etkileri azaltabilmek adına ürünün tüm yaşam çevrimine odaklanmaktadırlar (Cheng & Shiu, 2012:334). 
Eko-süreç yeniliği uygulamaları, çevresel etkilerin azaltılması için varolan üretim süreçlerinin geliştirilmesini ya da yeni süreçlerin eklenmesini içermektedir (Chen vd., 2006:334). Eko-süreç yeniliği, üretim sürecinde atıkların ve tehlikeli emisyonların azaltılması, yeniden kullanmak için atıkların geri dönüşümünün sağlanması gibi faaliyetleri içermektedir (Chen vd., 2006:334; Chiou vd., 2011:833). 
2.2. Kurumsal Sürdürülebilirlik Performansı 
Kurumsal sürdürülebilirlik, sürdürülebilirlik yaklaşımının işletme düzeyindeki eşdeğeri olarak kabul edilmektedir. Dyllick & Hockerts (2002), kurumsal sürdürülebilirliği, gelecek paydaşların ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden, şirketin doğrudan ve dolaylı tüm paydaşların (hissedarlar, çalışanlar, toplum ve diğerleri) ihtiyaçlarının memnuniyeti olarak tanımlamışlardır. Bansal (2005)’e göre firmalar, sürdürülebilir gelişim için ürünlerini, politikalarını ve eylemlerini sosyal eşitlik, ekonomik refah ve çevresel bütünlük ilkeleri lehine düzenlemek zorundadır. 
İşletmeler, genellikle çevresel bozulma ve kaynakların tükenmesinin nedeni olarak görülseler de, gelişme ve toplumsal refahın bir parçasıdırlar. Bu yüzden sosyal bir faktör olarak işletmeler, sürdürülebilir faktörlerin belirlenmesinde ve uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadırlar (Azapagic & Perdan, 2000:244). Kurumsal sürdürülebilirlik, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından yapılmış ve teknik yazında da genel kabul görmüş olan sürdürülebilirlik tanımına dayalı olarak, “çevre”, “sosyal” ve “ekonomik” boyutlardan oluşmaktadır. İşletmelerin kurumsal sürdürülebilirliklerini sağlayabilmenin temel koşullarından biri ekonomik sürdürülebilirliklerini sağlamalarıdır. İşletmelerin temel amacı kârlarını maksimum düzeyde tutmak ve ekonomik performanslarını arttırarak pazarda öncü olmaktır. Ekonomik sürdürülebilirlik, ekonomik, çevresel ve sosyal gelişmelerden kaynaklanan fırsatları ve riskleri değerlendirerek, paydaşlar için uzun dönemli değer yaratma şeklinde tanımlanmaktadır (Nemli, 2004:81). Kısacası ekonomik sürdürülebilirlik, gelir, karlılık, maliyet ve yatırım gibi konuları içermektedir. Dolayısıyla ekonomik sürdürülebilirlik performansı kapsamında, enerji tüketimi, satın alınan malın maliyetleri ve atıkların maliyetlerinin yanında (Zhu vd., 2008:271), kârlılık, yatırımın geri kazanımı ve benzeri unsurlar yer almaktadır. 
Çevresel sürdürülebilirlik, yenilenebilir ve yenilenemez kaynakları daha sorumlu kullanmayı ve çevresel zararlardan mümkün olduğu kadar kaçınmayı gerektirmektedir (Steurer vd., 2005:271). Çevresel sürdürülebilirlik için firmalar, kirliliği kontrol etme ve atıklar ile atıkların neden olduğu zararları azaltmanın yanında, malzeme ve enerji kullanımını da minimize etmeleri gerekmektedir (Besler, 2009:8). 
Sosyal sürdürülebilirlik ise, hem şimdiki hem de gelecek dâhil olmak üzere işletmenin tüm topluma karşı sorumluluğuyla ilgilidir (Azapagic & Perdan, 2000). Bu anlayışı göre bir işletme, çalışanların gelişimine dikkat etmeli, proaktif bir şekilde kendi topluluk tabanı 
114 
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 11, Sayı 24, 2015, ss. 111-134 Int. Journal of Management Economics and Business, Vol. 11, No. 24, 2015, pp. 111-134 
ile ilgilenmeli ve paydaşları ile yakın ilişki içinde olmalıdır (Linnenluecke vd., 2007 aktaran Besler, 2009:8). 
2.3. Eko-yenilik Uygulamaların Kurumsal Sürdürülebilirlik Üzerindeki Etkisi 
Eko yenilik, imalat sanayinde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında önemli bir stratejik araç haline gelmiştir. Hall & Wagner (2012:185), yeniliğin sürdürülebilir kalkınma için firmalara, değerli, nadir ve taklit edilmesi zor kaynaklar sağlayabileceğinden bahsetmektedir. Eko-yenilik, makro açıdan sürdürülebilir kalkınma hedefine; mikro açıdan da firmanın ekonomik hedeflerine katkıda bulunmaktadır (Büyükkeklik vd., 2010:375). Bu konuda çalışan bazı yazarlar da yeniliğin, firmaların sürdürülebilirlik performansını artırması için bir çözüm olduğunu belirtmişlerdir (Hart & Milstein, 1999; Hart & Sharma, 2004; Porter & Linde, 1995; Senge & Carstedt, 2001 aktaran Hall & Wagner, 2012:185). Benzer şekilde Sirmon vd., (2007) de yenilik yeteneğinin sürdürülebilir kalkınma için oldukça önemli bir unsur olduğunun altını çizmişlerdir. Yenilik sayesinde, firmalar hem çevre için proaktif stratejiler geliştirebilecekler hem de ürünlerinin neden olduğu çevresel etkileri azaltabileceklerdir (Sharma vd., 2007:271). 
Shrivastava (2007), ürün ve süreç yeniliği aracılığıyla üretim maliyetinin düşürülebileceğini ve ürün kalitesinin artırabileceğini belirtmiştir. Ayrıca yeniliğin firma performansını artırdığına dair birçok çalışma bulunduğu için (örn: Atalay vd., 2013:232; Han vd., 1998:39; Calantone vd., 2002:521) eko-yenilik uygulamalarının olumlu performans çıktılarına neden olacağını düşünmek hiç yanlış olmayacaktır. Özellikle, firma performansı üzerinde eko-yeniliğin katkısını araştıran çalışmalar, yatırım getirisi, pazar payı, kârlılık ve satış boyutlarını içeren firma performansı ile eko-yenilik arasında olumlu bir ilişki bulmuşlardır (Christmann, 2000:674; Klassen & Whybark, 1999:605). Christmann (2000), kimya şirketleri üzerinde yaptığı araştırmada, çevresel inovasyon yeteneği olan firmaların, toplam maliyetlerini azaltabildiklerini söylemiştir. Hastings (1999), Latin Amerika’daki petrol şirketlerinin üzerinde yaptığı araştırmada, çevresel yenilik yeteneği kazanmış işletmlerin, bu yetenekleri sayesinde hem neden oldukları çevresel etkileri azaltabildiklerini hem de rekabet avantajlarını geliştirebildiklerini belirtmiştir. Chen vd., (2006), Tayvan’da elektronik endüstrisinde yaptıkları araştırmada eko-yenilik ve rekabet avantajı arasındaki ilişkiyi incelemişler ve eko-yeniliği, eko-ürün yeniliği ve eko-süreç yeniliği olarak ele almışlardır. Sonuç olarak, her iki yenilik türünün de rekabet avantajıyla pozitif yönde ilişkili olduğu tespit edilmiştir. 
Sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yenilik süreçlerine son yirmi yılda ilgi artmasına rağmen, bu konuda yapılan ampirik çalışmalar sınırlıdır. Yapılan çalışmalar, yeni çevreci ürünün pazar potansiyeline ve ekonomik çıktısına dikkat çekmekte, çevre ve özellikle sosyal çıktılar göz ardı edilmektedir. Oysa eko-yenilik sadece ekonomik performansın iyileştirilmesi için yapılan bir yenilik değildir. Aynı zamanda çevresel ve sosyal performansın geliştirilmesine de odaklanmaktadır (Bos-Brouwers, 2010:419). 
2.4. Çevresel Belirsizliğin Moderatör (düzenleyici) Değişken Etkisi 
Moderatör değişken, bağımlı değişken ile bağımsız değişken arasındaki ilişkiyi güçlendiren ya da zayıflatan değişkendir. Moderatör değişken, bağımsız değişkenle bağımlı değişken üzerinde aynı düzeyde, öncelik sonralık durumu olmadan etki etmektedir. Bu bağlamda, düzenleyici değişken daima bağımsız bir değişken gibi işlev görmektedir (Baron & Kenny, 1986:1174). 
115 
Sibel YILDIZ ÇANKAYA, Bülent SEZEN 
Çevresel belirsizlik, gelecekteki olasılıkları belirlemedeki yetersizlik ya da kararlarının sonuçlarını doğru tahmin etmedeki zorluk olarak tanımlanabilir (Wong vd., 2011:606). Literatürde, çevresel belirsizlik, çevre-örgüt ilişkisinde merkezi öneme sahip bir değişken olarak değerlendirilmektedir (Liao & Gartner, 2006:25). Belirsizlik artığında sektördeki rakiplerin yeni ürün ve hizmet sunumlarını (Jaworski & Kohli, 1993:55) ve teknolojinin gelecek birkaç yıl içindeki gelişim seyrini öngörmek zorlaşmaktadır (Fynes vd., 2004). Bu durumda firma, müşterilerin yeni ihtiyaçlarını karşılamaya, ürün ve süreçlerini değiştirmeye ve rakiplerin eylemlerine hızlı yanıt vermeye odaklanmaktadır. Dolayısıyla bazı yazarlar, yüksek çevresel belirsizlikte yenilikçi faaliyetlerin daha fazla ortaya çıkabileceğini belirtmişlerdir (Wu, 2013:543; Zhang vd., 2012:14; Baldridge & Burnham, 1975:172). Çünkü belirsiz ve kompleks pazar koşullarında sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmenin yolu yenilik yapmaktan geçmektedir (Lynch, 2000: aktaran Naktiyok, 2007:214). Ayrıca araştırmalar, çevresel belirsizlikle karşı karşıya kalan yöneticilerin daha proaktif uygulamalara yöneldiklerini, risk almaya daha fazla istekli olduklarını ve öncü stratejiler kullanmaya çalıştıklarını söylemektedir (Miles & Snow, 1978; Milliken, 1987:136). Hamel & Prahalad (1994), müşteri tercihlerindeki değişim hızı yüksek olduğunda, firmaların ürün ve hizmetlerini değiştirmeye, “yeni rekabet alanı” yaratmaya çalışacaklarını vurgulamışlardır. 
Yüksek çevresel belirsizlikte, yenilikçi becerilerin çoğalması, dış çevredeki fırsatlardan daha iyi yararlanma, firma içi ve firma dışı işbirliklerinin fazlalaşması ve daha etkin öğrenme gibi firmanın performansında olumlu yansımalar bulacak faaliyetler artmaktadır (Tang, 1999:43; Buvik & Grounhaug, 2000:445; Zhao vd., 2004:577). Khandwalla (1977), belirsiz çevrelerde yenilikçi davranışların daha yüksek performansın önünü açacağını belirtmiştir. Ayrıca belirsiz çevrelerde, firmalar genel performanslarını iyileştirici adımlar atmaya ve yeni düzenlemeler yapmaya daha heveslidirler (Phua, 2007:755). Sonuç olarak, eko-yeniliğin çevresel belirsizliğin etkisiyle güçleneceğini ve olumlu performans çıktılarına neden olacağını söyleyebiliriz. 
Şekil 1: Araştırma Modeli 
Yukarıdaki bilgiler ışığında hipotezlerimiz aşağıdaki gibidir. 
H1: Eko-yenilik uygulamalarının her biri çevresel performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir. 
116 
pastedGraphic.png 
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 11, Sayı 24, 2015, ss. 111-134 Int. Journal of Management Economics and Business, Vol. 11, No. 24, 2015, pp. 111-134 
H1a: Eko-ürün yeniliği çevresel performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir 
H1b: Eko-süreç yeniliği çevresel performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir 
H2: Eko yenilik uygulamalarının her biri ekonomik performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir. 
H2a: Eko-ürün yeniliği ekonomik performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir 
H2b: Eko-süreç yeniliği ekonomik performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir 
H3: Eko- yenilik uygulamalarının her biri sosyal performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir. 
H3a: Eko-ürün yeniliği sosyal performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir. 
H3b: Eko-süreç yeniliği sosyal performans üzerinde pozitif etkiye sahiptir 
H4a: Çevresel belirsizlik eko-ürün yeniliği ile çevresel performans arasında moderatör etkiye sahiptir. 
H4b: Çevresel belirsizlik eko-süreç yeniliği ile çevresel performans arasında moderatör etkiye sahiptir. 
H5a:Çevresel belirsizlik eko-ürün yeniliği ile ekonomik performans arasında moderatör etkiye sahiptir 
H5b:Çevresel belirsizlik eko-süreç yeniliği ile ekonomik performans arasında moderatör etkiye sahiptir 
H6a: Çevresel belirsizlik eko-ürün yeniliği ile sosyal performans arasında moderatör etkiye sahiptir. 
H6b:Çevresel belirsizlik eko-süreç yeniliği ile sosyal performans arasında moderatör etkiye sahiptir. 
3. Araştırma Metodolojisi
3.1. Veri Toplama Yöntemi ve Örneklem Yapısı 
Bu araştırmada, veri ve bilgi toplamada anket yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini, Türkiye’de otomotiv, elektronik ve kimya sektörlerinde faaliyet gösteren ve 50 ya da daha fazla çalışana sahip firmalar oluşturmaktadır. Araştırmanın evrenini oluşturacak işletme sayılarının belirlenmesi için T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kayıtları, TOBB Sanayi veri tabanı, sanayi odaları kayıtları ve TAYSAD üye listesi incelenmiştir. Bu işlemler sonucunda araştırmanın örneklem çerçevesi büyüklüğü 1039 (384 otomotiv, 344 kimya ve 311 elektronik) firma olarak belirlenmiştir. 
Literatürde örneklem büyüklüğünü belirlemek için pek çok öneri getirilmiştir. Örneklem büyüklüğü, kitledeki eleman sayısının bilinip bilinmemesine ve kitle varyansına bağlı olarak değişmektedir. Bu çalışmada ele alınan kitledeki eleman sayısı bilindiği için «n= Nt2pq/d2(N- 1)+t2pq” formülü kullanılmıştır (Baş, 2001:42). Buna göre örnek büyüklüğü 2811 olarak 
1 Hedef kitledeki birey sayısı 1039’dur. Araştırma için kabul edilen anlamlılık düzeyi %95’dir. Bu anlamlılık düze- yinde z tablo değeri 1,96’dır. Sonuçlar %95 güvenilirlik aralığında, 0,05 örneklem hatası içerebileceği kabul edil- mektedir. İncelen olayın gerçekleşme olasılığı ile gerçekleşmeme olasılığı aynı kabul edilmiştir. n= (1039). (1,96) 2.(0,50.0,50)/ (0,05)2. (1039-1)+ (1,96) 2.(0,50.0,50) = 280,65. 
pastedGraphic_1.png
117 
Sibel YILDIZ ÇANKAYA, Bülent SEZEN 
belirlenmiştir. 281 anket formu benzer araştırmalarla karşılaştırıldığında yeterli görülmektedir (örn; Chiou vd., 2011:828; Chen vd., 2006:336). 
Bu çalışmada, örnekleme yöntemi iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk olarak tabakalı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Tabakalı örneklem yöntemi ile yukarıda belirlenen üç sektör, ana kitlenin alt tabakaları olarak kabul edilmiş ve her sektörden ana kitledeki oranı ölçüsünde örnek sayısı belirlenmiştir (otomotiv 104, kimya 93, elektronik 84 firma). İkinci aşamada ise örneklem üç tabakaya ayrıldıktan sonra, örnekleme daha kolay ulaşabilmek adına, olasılığa dayalı olmayan örnekleme yöntemlerinden kolayda örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. 
Bu araştırmada anket formunun uygulanacağı kişiler, pilot çalışma ve daha önce yapılan ampirik çalışmalar dikkate alınarak, araştırma alanı hakkında bilgiye sahip üst ve orta düzey yöneticiler olarak belirlenmiştir. 
Araştırmada anket, veri toplama maliyetlerini azaltmak ve geri dönüş oranını artırabilmek amacıyla hem yüz yüze görüşme hem de e-posta yöntemiyle toplanmıştır (Leeuw, 2002:9). Çalışmamızda ilk olarak e-posta yöntemi kullanılmıştır. Daha sonra geri dönüş oranını artırmak için yüz yüze anket yöntemi tercih edilmiştir (Leeuw, 2002:9). Yüz yüze anket aracılığıyla 159 anket toplanmış, e-posta aracılığıyla 122 anket geri dönmüştür. Toplamda 281 anket elde edilmiştir. Neticede araştırmanın örneklem çerçevesinde listelenen 1039 firmanın 281’inden veri temin edilmiş ve bundan ötürü yanıt oranı (281/1039) yüzde 27 olarak hesaplanmıştır. 
Araştırmada cevap veren firmaların örnek kütleyi temsil etme yeteneğini belirlemek amacıyla bir takım analizler gerçekleştirilmiştir. İlk olarak cevap vermeyen firmalar ile cevap veren firmalar, çalışan sayısı açısından karşılaştırılmıştır (Paulraj, 2011:25; Chen & Paulraj, 2004: 129; Yang vd., 2010:214). Bağımsız gruplar arası t testi ile yapılan karşılaştırma sonucunda, cevap veren ve cevap vermeyen firmalar arasında çalışan sayısı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 
Ayrıca yapılan ikinci bir testle iki farklı şekilde elde edilen anketlerden (yüz yüze ve e-posta) ulaşılan sonuçlar arasında bir farklılık olup olmadığı araştırılmıştır. Yüz yüze görüşmeyle elde edilen cevaplar ile e-posta aracılığıyla elde edilen cevaplar, hem çalışan sayısı hem de eko-yenilik boyutları çerçevesinde karşılaştırılmış (bağımsız gruplar arası t testi ile) ve iki farklı yöntemle elde edilen veriler arasında istatistiksel bakımdan anlamlı bir farklılık (p>.05) olmadığı görülmüştür. 
Literatürde elde edilen verilerin ana kütleyi temsil yeteneğini araştırmak için kullanılan bir başka yöntem, katılımcılardan hemen geri dönen anket yanıtları ile geç cevap veren arasında anlamlı bir farklılığın bulunup bulunmadığına dayanmaktadır (Armstrong & Overton, 1977:399; Modi & Mabert, 2007:50). Bu yöntemde, hemen geri gelen anketlerden oluşan ilk dalga yanıt grubu ile daha geç gelen ikinci ve üçüncü dalga gruplarının farklılıklarının kıyaslanması yapılmaktadır. E-posta aracılığıyla elde edilen 122 anket iki gruba ayrılmıştır. İlk grup 81 anketten oluşmakta, ikinci grup 41 anketten oluşmaktadır. Erken ve geç gelen anketler arasında, eko-yenilik boyutları elealınarak yapılan karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. 
118 
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 11, Sayı 24, 2015, ss. 111-134 Int. Journal of Management Economics and Business, Vol. 11, No. 24, 2015, pp. 111-134 
3.2. Anket Ölçeklerinin Oluşturulması ve Pilot Çalışma 
Belirtilen hipotezlerin test edilmesi amacıyla çoktan seçmeli ölçek kullanılmıştır. Cevaplarda (1= kesinlikle katılmıyorum’dan, 5=kesinlikle katılıyorum’a) 5’li Likert ölçeği kullanılmıştır. Bu çalışmaya adapte edilen mevcut ölçüm soruları, önceki çalışmalarda test edilerek geçerli ve güvenilir bulunmuş olmakla birlikte, bu orijinal ifadelerin Türkçeye çevrilerek farklı bir iş kültürüne adapte edilmesi nedeniyle bazı küçük değişiklikler yapılmıştır. Anketin son halini vermek için yapılan ön testte üç aşama takip edilmiştir (Dillman, 2000). Birinci aşamada, Türkçeye tercüme edilen ifadelerin sadeleştirilmesi ve doğruluğunun onaylanması için üç akademisyen tarafından kontrol edilmiştir. İkinci aşamada soru ifadelerinin akademisyenlerce uygunluğu test edildikten sonra, sektörden üst düzeyde görevli dört yöneticiyle derinlemesine mülakat yapılarak soruların anlamlılığı üzerine görüşleri alınmıştır. Bu aşamada soruların daha net anlaşılır olabilmesi adına ölçüm sorularında bir takım yeni düzenlemeler yapılmıştır. Son aşamada ise geri bildirimlere bağlı olarak ölçeğe son şekli verilmiş ve pilot uygulaması yapılmıştır. Örneklem çerçevesi içerisinden seçilen 54 firmaya hazırlanan ölçeklerin pilot çalışması gerçekleştirilmiş ve ölçeklerin ne derece sağlıklı oldukları kontrol edilmiştir (Sezen vd., 2012:3885) 
Pilot çalışmada toplanan verilerle, ölçeklere ilişkin Cronbach Alpha katsayıları incelendiğinde 0,70 ve üzeri değerler bulunmuştur. Bu değerlerin ilgili yazında kabul edilebilir düzeyde olduğu belirtilmektedir (Nunnally & Bernstein, 1994). Ayrıca ölçeklerin “yapısal geçerliliğini” (construct validity) değerlendirmek için faktör analizi yapılmıştır. Yapılan faktör analizi sonrasında, herhangi bir faktöre yüklenemeyen veya faktör yükü düşük bazı sorular ölçeklerden çıkarılmak suretiyle ölçüm aracına son hali verilmiştir (ölçeklere ilişkin sorular Ek:1’de bulunmaktadır.) 
Eko-yenilik, eko-ürün yeniliği ve eko-süreç yeniliği olmak üzere iki boyutta ele alınmıştır. Bu iki boyut için, Cheng & Shiu (2012)’ın kullandığı ölçekten faydalanılmıştır. Kurumsal sürdürülebilirlik üç boyuttan oluşmaktadır; Çevresel performans ölçeği, Zhu vd., (2007) ve Paulraj (2011)’dan; ekonomik performans ölçeği Zhu vd., (2007), Paulraj (2011) ve Chan vd., (2012)’den ve sosyal performans ölçeği ise Paulraj (2011) ve Zailani vd., (2012)’dan adapte edilmiştir. Ayrıca bu ölçeğe önceki araştırmalar temel alınarak üç soru ilave edilmiştir (Azapagic, 2003:256-260; GRI, 2002:45-51). Çevresel belirsizlik için Wong vd., (2011)’nin kullandığı ölçekten yararlanılmıştır. 
3.3. Örneklem Karakteristikleri 
Anketi cevaplayan firmalara ilişkin özellikleri gösteren tanımlayıcı istatistiki bilgiler Tablo1’ de görüldüğü gibidir. Veriler Türkiye’de otomotiv, kimya ve elektronik sektörlerinde faaliyet gösteren, 502 ve daha fazla çalışana sahip (orta ve büyük ölçekli) firmalardan elde edilmiştir. Bu sektörler, çevre üzerinde doğrudan ve gözlemlenebilir etkilerinin bulunmasından dolayı seçilmiştir (Zhu & Sarkis, 2004:273). Özetle bu sektörler, üretim/tüketim sırasında 
2 İşletmelerin sınıflandırılmasında Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme Başkanlığı’nın (KOSGEB) yaptığı tanımlama kullanılmıştır. Buna göre, elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden işletmeler küçük işletme; İki yüz elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden işletmeler orta ölçekli işletme; çalışan sayısı iki yüz elliden fazla olan işletmeler büyük ölçekli işletmeler olarak ifade edilmiştir. 
pastedGraphic_1.png
119 
Sibel YILDIZ ÇANKAYA, Bülent SEZEN 
çevreye en fazla zarar veren sektörler arasında bulunmaktadır. Benzer şekilde orta ve büyük ölçekli firmaların kapasiteleri itibariyle küçük ölçekli işletmelere göre çevre kirliliği üzerindeki etkilerinin göreceli olarak daha yüksek olması ve yenilikçiliği önemli bir öncelik olarak görmeleri, tercihimizde önemli bir rol oynamıştır (Büyükkeklik vd., 2010:379). 
Tablo 1’de görüldüğü üzere, ankete cevap veren firmalardan 103’ü otomotiv sektöründe, 94’ü kimya sektöründe, 84’ü ise elektronik sektöründe faaliyet göstermektedir. Sektörlere göre ulaşılan bu sayılar tabakalı örnekleme yöntemine göre belirlenen sayılarla paralellik göstermektedir. Ankete cevap veren firmaların çalışan sayısı açısından değerlendirildiğinde ise %59’u orta ölçekli, %40’ı ise büyük ölçekli firmalardan oluşmaktadır. Ankete cevap veren firmaların bulundukları bölgelere göre dağılımı incelendiğinde %74 gibi büyük oranın Marmara Bölgesinde bulunduğu görülmektedir. 
Tablo 1: Sektör, Çalışan Sayısı ve Bölgelere Göre Cevap Veren Firmaların Dağılımı 
Sektörler 
Otomotiv
Kimya
Elektronik
Toplam
Çalışan Sayısı
Orta Ölçekli İşletme Büyük Ölçekli Kayıp veri 
Toplam 
Frekans Yüzde (%) 
103 37 94 33 84 30 281 100 
Frekans Yüzde (%) 
165 59 113 40 3 1 
281 100 
Bölgeler Frekans 
Marmara Bölgesi 212 Ege Bölgesi 26 İç Anadolu Bölgesi 26 Akdeniz Bölgesi 9 Karadeniz Bölgesi 5 Güneydoğu B. 2 Doğu Anadolu B. 1 Toplam 281 
Yüzde (%) 
75,44% 9,25% 9,25% 3,20% 1,77% 0,71% 0,35% 100 
pastedGraphic_2.png pastedGraphic_2.png pastedGraphic_3.png pastedGraphic_3.png pastedGraphic_3.png pastedGraphic_2.png pastedGraphic_2.png pastedGraphic_3.png pastedGraphic_3.png pastedGraphic_2.png pastedGraphic_2.png
3.4. Geçerlilik ve Güvenilirlik Testleri 
Geçerliliği ve güvenilirliği test etmek için, güvenilirlik, tek boyutluluk, uyuşma geçerliliği ve ayrışma geçerliliği testleri yapılmıştır. SPSS 18.0 ve AMOS 4.0 istatistik programları kullanılarak, önce keşifsel faktör analizi ve ardından doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. 
Araştırma modelindeki tüm değişkenleri temsil eden toplam otuz dört ölçüm sorusu toplu halde keşifsel faktör analizine, “temel bileşenler (principal components)” yöntemiyle tabi tutulmuştur. Uygulanan keşifsel faktör analizinde eksen döndürme yöntemi olarak “Varimax” yöntemi seçilmiştir. Bu aşamada tüm değişkenler 6 faktörel bileşen (eko-ürün yeniliği, eko-süreç yeniliği, çevresel belirsizlik, çevresel performans, ekonomik performans ve sosyal performans) altında beklediğimiz şekilde yüklenmiştir. Ölçeğin KMO değeri 0,872, açıklanan varyans ise 65,135 bulunmuştur. Analize tabi tutulan maddelerin tutarlılığını ölçen Barlett küresellik testi istatistiksel olarak anlamlı bulunurken, anti-imaj korelasyon matrisi sonuçlarına göre ise ifadelerin çapraz ilişki katsayıları kritik seviye olan 0,5’in üzerinde bulunmuştur. Değişkenlere 
120 
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 11, Sayı 24, 2015, ss. 111-134 Int. Journal of Management Economics and Business, Vol. 11, No. 24, 2015, pp. 111-134 
ait faktör yüklerinin 0,515-0,873 arasında, dolayısıyla yeterli düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Keşifsel faktör analizi sonucunda her bir yapının varyans değeri ve faktör yükünün 0,50’nin üzerinde olması ve birden fazla faktöre 0,50’nin üzerinde bir değerle yüklenmemesi, araştırma modelinin tek boyutluluğuyla ilgili önemli bir kanıt sunmaktadır. 
Keşifsel faktör analizi sonucunda uygulanan doğrulayıcı faktör analizi, maksimum olabilirlik (Maximum Likelihood-ML) yöntemi kullanılarak test edilmiştir. Maksimum olabilirlik en yaygın kullanılan tahmin tekniğidir. ML tekniğinin uygulanması için, gözlemlerin birbirinden bağımsız olması, gösterge değişkenlerin ise çok değişkenli normal dağılıma sahip olması ve gösterge değişkenlerinin en az aralık seviyesinde ölçülmüş olması gerekir (Bayram, 2010:49-51). Bu çalışmada, gerekli şartları sağlaması nedeniyle maksimum olabilirlik tahmin tekniği kullanılmıştır. 
Bir modelin veri ile uyum ya da uyumsuzluğu, test sonucu ortaya konulan çeşitli uyum indeksleri değerlendirilerek yapılır. Çok fazla sayıda uyum iyiliği indeksleri olmakla birlikte uygulamada bunların bir kısmı kullanılmaktadır. Araştırmada χ2/sd (ki-kare/ serbestlik derecesi), uyum iyiliği indeksi (GFI), karşılaştırılmalı uyum indeksi (CFI), Tucker-Lewis indeksi (TLI), artan uyum indeksi (IFI), yaklaşık hataların ortalama karekökü (RMSEA) uyum indeksleri kullanılmıştır. CFI, TLI ve IFI indeksleri için 0,90 değeri kabul edilebilir uyuma işaret etmektedir. GFI indeksi için 0,80 ile 0,89 arasında bir değerin kabul edilebileceğini belirtmektedir. RMSEA değerinin 0,08’in altında olması ve ki-kare/ serbestlik derecesinin ise 3’ün altında olması gerekmektedir (Meydan & Şeşen, 2011:37). 
İlk yapılan doğrulayıcı faktör analizinde bazı uyum indekslerinin kabul edilebilir seviyenin altında olduğu tespit edilmiştir. Bunun üzerine bakılan düzeltme önerileri doğrultusunda 3 sorunun (eko-süreç yeniliğinin 2. sorusu, çevresel performansın 1. sorusu, sosyal performansın 5.sorusu) çıkarılmasına karar verilmiştir. Modifikasyon sonrası uyum indeksleri incelendiğinde, ele alınan tüm uyum indekslerin kabul edilebilir olduğu ya da iyi uyum değerlerini karşıladığı görülmektedir (Tablo 2). 
DFA modelinin iyi uyum değerleri vermesi sonucunda, her bir yapının ayrı ayrı Croanbach α, Çıkarılan Ortalama Varyans (Average Variance Extracted-AVE) ve Bileşik Güvenilirlik (Composite Reliability-CR) değerlerine bakılmıştır. Görüldüğü üzere Croanbach α ve CR değerleri, kritik değer olan 0,70’in (Hair vd., 2009:124) üzerinde ve kabul edilebilir düzeydedir. Çevresel performans boyutunun AVE değeri (0,49), kritik değer olan 0,50’in altındadır. Ancak, diğer güvenilirlik kriterlerinin sağlandığı durumlarda 0,5’in biraz altında kalan değerler de kabul edilebilmektedir (Fornell & Larcker, 1981; Berthon vd., 2005 aktaran Çalık vd., 2013:153). 
Uyuşma geçerliliği (convergent validity), söz konusu ölçeğin aynı yapıyı ölçen diğer ölçütlerle ne derece örtüştüğünün göstergesidir. Aynı yapıyı ölçtüğü düşünülen ölçekler arasında yüksek korelasyon olması beklenir (Altunışık vd., 2010:122). Doğrulayıcı faktör analizi ile her bir değişkenin ilgili faktöre istatistiksel olarak anlamlı yüklenmesi, uyuşma geçerliliğinin mevcudiyetini göstermektedir. Bu çalışmada ayrıca uyuşma geçerliliği, her bir ifadenin bağlı olduğu faktör ya da boyutla olan ilişkisini ortaya koymak adına, birleşik güvenilirlik ve çıkarılan ortalama varyans (average variance extracted-AVE) aralığıyla da test edilmiştir. Hair vd., (2009) uyuşma geçerliliği için, AVE değerinin 0,5’ten büyük olmasını ve CR oranının da AVE’den büyük olması gerektiğini belirtmişlerdir (CR>AVE; AVE>0,5). Söz konusuyapılardeğerlendirildiğinde,herbiryapıdaCRdeğerininAVEdeğerindebüyükolduğu görülmektedir. 

Çevresel performans boyutunda CR>AVE olmasına karşılık, AVE<0,5 bulunmuştur. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi diğer güvenilirlik ölçümleri tatmin edici bulunduğunda, AVE’nin 0,5’den küçük değerlerini kabul edilebilir bulmaktadırlar. (Çalık vd., 2013:154). Bu yaklaşımdan hareketle çevresel performans için CR>AVE olduğundan uyuşma geçerliliğinin sağlandığı kabul edilmiştir. Uyuşma geçerliliğinden sonra ayrışma geçerliliği (discriminant validity) test edilmiştir. Ayrışma geçerliliği, bir yapıya ilişkin ölçekle farklı yapıları ölçen ölçekler arasında zayıf ilişkinin yani düşük korelasyonun olması anlamına gelmektedir (Altunışık vd., 2010:122). Faktörlerin (yapıların) ayrışma geçerliliğinin sağlanması amacıyla, her bir faktör için hesaplanan AVE değerlerinin, her bir faktörün diğer faktörlerle olan korelasyonlarının karesinden daha yüksek olması gerekmektedir (Fornell & Larcker, 1981:46). HerbirdeğişkeniçinhesaplananAVEdeğerinin,değişkençiftleriarasındakikorelasyonlarının 
karesinden (korelasyon tablosu Tablo 3’de verilmektedir) yüksek olması nedeniyle ayrışma geçerliliği kriterleri de sağlanmaktadır. Modeli bir bütün olarak değerlendiren bu doğrulayıcı faktör analizi uygulamaları neticesinde analiz sonuçlarının kriterlere uygun bir biçimde çıkması, tek-boyutluluk şartının sağlandığına da dair güçlü bir kanıt sunmaktadır. 
Tablo:3’de tüm değişkenlere ait korelasyon katsayıları ile ortalama ve standart sapma değerleri verilmektedir. Değişkenler arasındaki korelasyon sonuçları incelendiğinde, tüm ilişkilerin istatistiki olarak anlamlı ve pozitif olduğu görülmektedir. 
4. Hipotezlerin Test Edilmesi 
Hipotezlerin test edilmesi için hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır (Tablo 4 ve Tablo 5). Bu analize geçmeden önce veriler normal dağılım, doğrusallık, sabit varyans, otokorelasyon ve çoklu bağlantı sorunu açısından incelenmiştir. Dağılımın normalliğinin testi için kolmogorov-smirnov testi uygulanmıştır. Bu analiz sonucunda verilerin normal dağılıma uyduğu gözlenmiştir. Sabit varyans varsayımı grafik yöntemi kullanılarak test edilmiştir. Regresyon analizinin sağlıklı sonuçlar verebilmesi için bağımsız değişkenler arasında çoklu bağlantının (multicollinearity) olmaması gerekmektedir. Bu sorunu tespit etmeye yönelik yapılan analizlerde VIF değerleri hesaplanmış ve en yüksek değerin 1,308 olduğu görülmüştür (VIF<10) (Kutner, vd., 2004:409). Sonuç olarak modelimiz için çoklu bağlantı sorunu olmadığı ortaya konulmuştur. 

Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkide çevresel belirsizliğin rolünü incelemek üzere SPSS 18.00 kullanılarak, hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır. Öncelikle değişkenler standartlaştırılmış ve bu değerler kullanılarak da etkileşim değişkenleri hesaplanmıştır. Üç tane regresyon denklemi kurulmuştur. Birinci regresyon denkleminde, bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki direkt etkisi; ikinci regresyon denkleminde, bağımsız değişkenin ve moderatör etkisi tespit edilmek istenen değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi esas alınmaktadır. Üçüncü denklemde ise bağımsız değişken ile moderatör değişkenin çarpımından elde edilen etkileşim terimi de denkleme dâhil edilmektedir. Bu üç denklemin β katsayılarının ve R kare değerindeki değişimlerinin anlamlılığı doğrultusunda moderatörün varlığı ve türü ile ilgili bir karar verilmektedir. Çalışmada Tablo 4’te, bağımsız değişken eko-ürün yeniliği, bağımlı değişken sürdürülebilirlik performansı boyutları, moderatör değişken ise çevresel belirsizliktir. Tablo 5’te ise bağımsız değişken eko-süreç yeniliği, bağımlı değişken sürdürülebilirlik performansı boyutları, moderatör değişken ise çevresel belirsizliktir. 

İlk olarak Tablo 4’teki bulgular incelendiğinde, ikinci aşamada (model II) çevresel belirsizliğin modele dâhil edilmesiyle, ekonomik performans için R2 deki değişim anlamlı görülmektedir. Fakat üçüncü aşamada etkileşim teriminin modele dâhil edilmesi sonucundan R2 deki değişim, tüm performans boyutları için anlamsız olmaktadır. Dolayısıyla çevresel belirsizliğin, eko-ürün yeniliği ile sürdürülebilirlik performansı arasındaki ilişki üzerinde bir etkisi olduğunu gösteren bir kanıt sağlanmamaktadır. Dolayısıyla H4a, H5a, H6a hipotezleri reddedilmektedir. 
Tablo 5’ teki sonuçlara bakıldığında ise, model III’ te etkileşim teriminin modele dâhil edilmesiyle her üç performans boyutu için de R2 deki değişimin anlamlı çıktığı görülmektedir. Yani çevresel belirsizlik ve eko-süreç yeniliği arasındaki etkileşim çevresel (β=,124; p<0,05), ekonomik (β=,123; p<0,05) ve sosyal (β=,203; p<0,01) performans üzerinde anlamlı pozitif değerlere sahiptir. Sonuç olarak H4b, H5b, H6b hipotezleri kabul edilmektedir. 
5. Sonuç 
Bu çalışma eko-yenilik uygulamalarının sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda bu değişkenler arasındaki ilişkide çevresel belirsizliğin düzenleyici rolü incelenmektedir. Araştırmadan elde edilen ilk bulgu, eko-ürün ve eko-süreç yeniliğinin sürdürülebilirlik performansının üç boyutunu da istatistiki olarak anlamlı bir biçimde ve olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Başka bir ifade ile firmanın eko- ürün ve eko-süreç yeniliği faaliyetleri artıkça çevresel, ekonomik ve sosyal performansında da artış yaşanacaktır. Benzer şekilde Chiou vd., (2011), eko-ürün yeniliği ve eko-süreç yeniliği ile çevresel performans arasında pozitif yönde ilişki bulmuşlardır. Ar (2012:860), Türkiye’de yaptığı araştırmada eko-ürün yeniliğinin firma performansını olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Lin vd., (2012) de Vietnam’da yaptıkları araştırmada eko-ürün yeniliğinin firma performansı üzerinde pozitif etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Yukarıdaki bilgiler ışığında, araştırmamız sonucunda elde ettiğimiz bulguların eko-yenilik literatürü ile uyumlu olduğu görülmektedir. Bu bulgular, eko-yenilik aracılığıyla farklı performans boyutlarının (çevresel, ekonomik ve sosyal) geliştirilebilmesi için yöneticilere önemli bilgiler sunmaktadır. Örneğin; firmalar, çevreye yönelik yenilik faaliyetlerine odaklanarak hem sebep oldukları çevresel etkileri azaltabilecekler hem de müşteri ve toplumla daha iyi ilişkiler kurabileceklerdir. Bu tür gelişmeler de hem firmanın rekabet avantajı elde etmesini hem de bazı maliyet kalemlerinin düşmesini sağlayarak firmanın ekonomik performansını olumlu yönde etkileyecektir. 
Eko-ürün yeniliği ve eko-süreç yeniliği aracılığıyla enerji ve malzeme kullanımı azalmakta, atıklarla ilgili maliyetler düşmekte ve ürün geri kazanım faaliyetleri artmaktadır. Bütün bu faaliyetler firmaların çevresel performanslarını geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda bu tür uygulamalar firmaların ekonomik performansını da olumlu yönde etkilemektedir. Görüldüğü üzere eko yenilik firmanın hem çevresel hem de ekonomik amaçlarına hizmet etmektedir (Karakaya vd., 2014:394). 
Çevresel belirsizliğe ilişkin bulgular incelendiğinde, örneklemdeki firmaların algıladıkları belirsizlik düzeyinin ne çok düşük ne çok yüksek olduğu görülmektedir ( =3,2429). Kuramsal kısımda da belirtildiği gibi belirsizlik durumu yaşandığında firmalar yenilikçi faaliyetlerine daha fazla ağırlık vereceklerdir. Belirsiz durumlarda firmalar, ortaya çıkabilecek yeni talepleri karşılamak için yenilikçi ürün ya da süreçler yaratmaya çalışacaklardır (Naktiyok & Karabey, 2007:211). Bu durumun daha olumlu performans çıktılarıyla sonuçlanması muhtemeldir. Araştırmada, çevresel belirsizliğin düzenleyici etkisinin sadece eko-süreç yeniliği ve performans boyutları (çevre, ekonomik ve sosyal) arasında olduğu görülmektedir. 
Buna göre, eko-süreç yeniliği ile çevresel, ekonomik ve sosyal performans arasındaki ilişki, algılanan çevresel belirsizlik düzeyine göre değişmektedir. Bununla birlikte, eko-ürün yeniliği ve performans boyutları arasında çevresel belirsizliğin düzenleyici etkisi tespit edilememiştir. Kısacası belirsizlik artıkça, eko-ürün yeniliğinin çevre, ekonomik ve sosyal performans üzerindeki etkisinin değişmediği saptanmıştır. Bunun nedeni olarak firmaların eko-ürün yeniliği faaliyetlerinin üzerinde fazla durmaması gösterilebilir. Zaten araştırmamızda da eko- ürün yeniliği ortalamasının (5 üzerinden 2,1684) düşük bir değer olduğu görülmektedir. 
Eko-yeniliğin makro açıdan sürdürülebilir kalkınma hedefine, mikro açıdan da firmanın ekonomik hedeflerine katkı sağlaması dikkate alındığında, Türkiye’de çevresel yenilik faaliyetlerinin daha fazla desteklenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada dâhil olmak üzere, bir çok çalışmada çevresel yenilik faaliyetlerinin ekonomik performansı olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmaktadır (örn: Lin vd., 2012:5; Ar, 2012:860; Cheng & Shiu, 2012:341). Ancak firmalar, yenilik yatırımlarından kaynaklanan maliyet artışı nedeniyle bu tür yenilik uygulamalarına mesafeli durmaktadırlar. (OECD, 2009:5; Büyükkeklik vd., 2010:385) Bu nedenle eko-yenilik kapsamındaki AR-GE faaliyetlerinin desteklenerek firmaların yenilik yapması teşvik edilmelidir. 
5.1. Araştırmanın Kısıtları ve Gelecek Araştırmalar İçin Öneriler 
Her çalışmada olduğu gibi, bu çalışmanın bulgularının geçerliliğinin belirli kısıtlar altında olduğunu belirtmek gerekir. Öncelikle anketteki bağımlı ve bağımsız değişkenlere aynı katılımcıların cevap vermeleri nedeniyle araştırma sistematik hatadan etkilenme olasılığı taşımaktadır. Bu olası problem, Harman tek faktör testi (Podsakoff & Organ, 1986:536) ile kontrol edilmiş ve çalışma açısından bir problem olmadığı ortaya konulmuştur. 
Örneklemin özellikleri, çalışma sonuçlarının genellenebilirliğini etkileyen bir diğer kısıttır. Öncelikle araştırma, Türk firmaları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Sonuçları değerlendirirken, farklı ülkelerde farklı sonuçların ortaya çıkabileceği göz ardı edilmemelidir. İkinci olarak, çalışmamızda veri toplama ve analiz için üç sektör ele alınmıştır. Dolayısıyla bu sonuçlar, bu üç sektörün özelliklerini yansıtmaktadır. Bu çalışmada önerilen araştırma modelinin gelecekte yapılacak olan akademik araştırmalarda, diğer sektörlere veya farklı ülkelerdeki firmalara uygulanması faydalı olacaktır. 
Kaynakça 
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S., & Yıldırım, E. (2010). Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri SPSS uygulamaları. Sakarya: Sakarya Yayıncılık. 
Ar, L.M. (2012). The impact of green product innovation on firm performance and competitive capability: the moderating role of managerial environmental concern. Procedia - Social and Behavioral Sciences, 62, 854-864. 
Armstrong, J.S., & Overton, T.S. (1977). Estimating nonresponse bias in mail surveys. Journal of Marketing Research, 14(3), 396-402. 
Arundel, A., & Kemp, R. (2009). Measuring eco-innovation. United Nations University Working Paper Series, (2009/017), 1-40. 
Atalay, M., Anafarta, N., & Sarvan, F. (2013). The relationship between innovation and firm performance: An empirical evidence from Turkish automotive supplier industry. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 75, 226-235. 
Azapagic, A., & Perdan, S.(2000). Indicators of sustainable development for industry: A general framework. Process Safety and Environmental Protection, 78(4), 243-261. 
Azapagic, A. (2003). Systems approach to corporate sustainability a general management framework. Process Safety and Environmental Protection, 81(5), 303-316. 
Baldridge, J. V., & Burnham, R. A. (1975). Organizational innovation: Individual, organizational and environmental impacts. Administrative Science Quarterly, 20, 165-176. 
Bansal, P.(2005). Evolving sustainably: A longitudinal study of corporate sustainable development. Strategic Management Journal, 26 (3), 197- 218. 
Baron, R.M., & Kenny, D.A. (1986). The moderator-mediator variable distinction in social psychological research: Conceptual, strategic and statistical considerations. Journal of Personality and Social Psychology, 51(6), 1173- 1182. 
Baş, T. (2001). Anket. Ankara: Seçkin Yayıncılık ve San. ve Tic. Aş.
Bayram, N. (2010).Yapısal eşitlik modellemesine giriş amos uygulamaları. 1.Baskı, Bursa: 
Ezgi Kitabevi.
Berthon, P., Ewing, M., & Hah, L. L. (2005). Captivating company: Dimensions of attractiveness 
in employer branding. International Journal of Advertising, 24(2), 151-172.
Besler, S. (2009). Yönetim yaklaşımlarıyla kurumsal sürdürülebilirlik. 1. Basım, İstanbul: Beta 
Basım. 
Bos-Brouwers, H.E.J. (2010). Corporate sustainability and innovation in SMEs: Evidence of themes and activities in practice. Business Strategy and the Environment, 19(7), 417– 435. 
Buvik, A., & Gronhaug, K. (2000). Inter-firm dependence, environmental uncertainty and vertical co-ordination in industrial buyer-seller relationships. Omega: The International Journal of Management Science, 28(4), 445-454. 
Büyükkeklik, A., Toksarı, M., & Bülbül, H. (2010). Çevresel duyarlılık ve yenilikçilik üzerine bir araştırma. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(3), 373-393. 
Calantone, R. J., Cavusgil, S. T., & Zhao, Y. (2002). Learning orientation, firm innovation capability, and firm performance. Industrial Marketing Management, 31(6), 515-524. 
Chan, R.Y.K., He, H., Chan, H.K., &Wang, W.Y.C. (2012). Environmental orientation and corporate performance: The mediation mechanism of green supply chain management and moderating effect of competitive intensity. Industrial Marketing Management, 41(4), 621–630. 
Chang, C.H. (2014). The determinants of green product innovation performance. Corporate Social Responsibility and Environmental Management
Chen, I.J., & Paulraj, A. (2004). Towards a theory of supply chain management: The constructs and measurements. Journal of Operations Management, 22 (2), 119–150. 
Chen, Y-S., Lai, S-B., & Wen, C.T. (2006). The influence of green innovation performance on corporate advantage in Taiwan. Journal of Business Ethics, 67(4), 331-339. 
Cheng, C.C., & Shiu, E.C. (2012). Validation of a proposed instrument for measuring eco- innovation: An implementation perspective. Technovation, 32, 329–344. 
Chiou, T.Y., Chan, H.K., Lettice, F., & Chung, S.H. (2011). The influence of greening the suppliers and green innovationon environmental performance and competitive advantage in Taiwan. Transportation Research Part E, 47, 822–836. 
Christmann, P. (2000). Effects of best practices of environmental management on cost advantage: The role of complementary assets. Academy of Management Journal, 43, 663–680. 
Commission of the European Communities. (2001). Green paper on integrated product policy. Retrieved June 20, 2014, from http: //eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/com/2001/ com2001_0068en01.pdf. 
Çalık, M., Altunışık, R., & Sütütemiz, N. (2013). Bütünleşik pazarlama iletişimi, marka performansı ve pazar performansı ilişkisinin incelenmesi. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 9(19), 138-161. 
Dillman, D.A. (2000). Mail and internet surveys: The tailored design method. New York: Wiley & Sons. 
Dyllick, T., & Hockerts, T. (2002). Beyond the business case for corporate sustainability. Business, Strategy and Environment, 11 (1), 130-141. 
Fynes, B., Buirca, S., & Marshall, D. (2004). Environmental uncertainty, supply chain relationship quality and performance. Journal of Purchasing & Supply Management, 10 (4–5), 179–190. 
Fornell, C., & Larcker, D.F. (1981). Evaluating structural equation models with un observable variables and measurement error. Journal of Marketing Research, 18(1), 39-50. 
GRI. (2002). Sustainability reporting guidelines. Retrieved September 18, 2013, from http:// www.unep.fr/scp/gri/pdf/gri_2002_guidelines.pdf. 
Hair, J. F., Black, W., Babin, B., & Anderson, R. (2009). Multivariate data analysis. N.J: Prentice Hall. 
Halila, F., & Rundquist, J. (2011). The development and market success of eco-innovations: A comparative study of eco- innovations and other ecoinnovations in Sweden. European Journal of Innovation Management, 14(3), 278-302 
Hall, J., & Wagner, M. (2012). Integrating sustainability into firms’ processes: Performance effects and the moderating role of business models and innovation. Business Strategy and the Environment, 21, 183-196. 
Han, J. K., Kim, N., & Srivastava, R. K. (1998). Market orientation and organizational performance: Is innovation a missing link?. The Journal of Marketing, 30-45. 
Hamel, G.,& Prahalad, C.K. (1994). Competing for the future. Boston, Massachusetts: Harvard Business School Press. 
Hart, S., & Milstein, M. (1999). Global sustainability and the creative destruction of industries. MIT Sloan Management Review, 41(1), 23–33. 
Hart, S., & Sharma, S. (2004). Engaging fringe stakeholders for competitive imagination. Academy of Management Executive, 18(1), 7–18. 
Hastings, M. (1999). A new operationl paragigm for oil operations in sensitive environments: An analysis of social pressure, corporate capabilities and competitive advantage. Business Strategy and the Environment, 8 (5), 267-280. 
Jaworski, B. J., & Kohli, A.K. (1993). Market orientation: Antecedents and consequences. Journal of Marketing, 57( Jully), 53-70. 
Karakaya, E., Hidalgo, A., & Nuur, C. (2014). Diffusion of eco-innovations: A review. Renewable and Sustainable Energy Reviews, 33, 392-399. 
Kim, D.Y., Kumar, V., & Kumar, U. (2012). Relationship between quality management practices and innovation. Journal of Operations Management, 30, 295-315. 
Khandwalla, P. N. (1977). The design of organizations. New York, USA: Harcourt Brace Jovanovich. 
Klassen, R., & Whybark, D. (1999). The impact of environmental technologies on manufacturing performance. Academy of Management Journal, 42, 599–615. 
Kutner, M., Nachtsheim, C.J., Neter, J., & Li, William. (2004). Applied linear statistical model. Fifth Edition, McGraw-Hill. 
Leeuw, E.D. (2002). Data quality in mail, telephone, and face to face surveys. Amsterdam: TT-Publicaties. 
Liao, J., & Gartner, W. (2006). The effects of pre-venture plan timing and perceived environmental uncertainty on the persistence of emerging firms. Small Business Economics, 27(1), 23-40. 
Lin, R.J., Tan, K.H., & Geng, Y. (2012). Market demand, green product innovation, and firm performance: Evidence from Vietnam motorcycle industry. Journal of Cleaner Production, 40, 1-7. 
Linnenluecke, M. K., Russell, S. V., & Griffiths, A. (2009). Subcultures and sustainability practices: The impact on understanding corporate sustainability. Business Strategy and the Environment, 18(7), 432-452. 
Lynch, R. (2000). Corporate strategy. London : Pitman Publishing. 
Lu, L.Y.Y., & Yang, C. (2004). The R&D and marketing cooperation accross new product development stages: An empirical study of Taiwan’s IT industry. Industrial Marketing Management, 33(7), 593-605. 
Meydan, C.H., & Şeşen, H. (2011). Yapısal eşitlik modelleri AMOS uygulamaları. 1.Baskı, Ankara: Detay Yayıncılık. 
Miles, R.E., & Snow, C. C. (1978).Organizational strategy, structure, and process. New York: McGraw-Hill. 
Milliken, F. J. (1987). Three types of perceived uncertainty about the environment: State, effect, and response uncertainty. Academy of Management Review, 12(1), 133–143. 
Modi, S.B., & Mabert, V.A. (2007). Supplier development: Improving supplier performance through knowledge transfer. Journal of Operations Management, 25, 42-64. 
Naktiyok, A. (2007). Yenilik yönelimi ve örgütsel faktörler. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 21(2), 211-231. 
Naktiyok, A., & Karabey, C.N. (2007). İşletmelerin maddi olmayan kaynakları ve çevresel olumsuzluk algıları ile stratejik yönelimleri arasındaki ilişki. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62(4), 203-225. 
Nemli, E. (2004). Sürdürülebilir kalkınma: Şirketlerin çevresel ve sosyal yaklaşımları. Ankara: Filiz Kitabevi. 
Nunnally, J.C., & Bernstein, I.H. (1994). Psychometric theory. New York, NY: McGraw-Hill. OECD. (2006). Yenilik verilerinin toplanması ve yorumlanması için ilkeler, Tübitak, 3. Baskı, 
Şubat. 
OECD. (2009). Sustainable manufacturing and eco-innovation: Towards a green economy, Retrieved May, 18, 2014, http://www.sueddeutschesinstitut.de/GE/OECD%20 [2009]%20Sustainable%20manufacturing%20and%20Eco%20Innovation%20%20 towards%20a%20green%20economy.pdf. 
Qi, G.Y., Shen, L.Y., Zeng, S.X., & Jorge, O.J. (2010). The drivers for contractors’ green innovation: An industry perspective. Journal of Cleaner Production, 18, 1358-1365. 
Paulraj, A. (2011). Understanding the relationships between internal resources and capabilities, sustainable supply management and organizational sustaınability. Journal of Supply Chain Management, 47 (1), 20-37. 
Phua, F. T. T. (2007). Does senior executives’ perception of environmental uncertainty affect the strategic functions of construction firms?. International Journal of Project Management, 25(8), 753-761. 
Podsakoff, P. M., & Organ, D. (1986). Self-reports in organizational research: Problems and Prospects. Journal of Management, 12(Winter), 531–43. 
Porter, M. E. (1980). Competitive strategy: Techniques for analyzing industries and competitors. New York, USA: Free Press. 
Porter, M.E., & Van der Linde, C. (1995). Green and competitive - ending the stalemate. Harvard Business Review, Sept.-Oct., 120–134. 
Reinhardt, F.L. (1998). Environmental product differentiation: Implications for corporate strategy. California Management Review, 40 (4), 43-73. 
Rennings, K. (2000). Redefining innovation-eco-innovation research and the contribution from ecological economics. Ecological Economics, 32, 319-332. 
Schumpeter, J. A. (1934). The theory of economic development. Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press. 
Senge, P.M., & Carstedt, G. (2001). Innovating our way to the next industrial revolution. MIT Sloan Management Review, 42(2), 24–38. 
Sezen, B., Karakadilar, I. S., & Buyukozkan, G. (2012). Proposition of a model for measuring adherence to lean practices: Applied to Turkish automotive part suppliers. International Journal of Production Research, 50(14), 3878-3894. 
Sirmon, D.G., Hıtt, M.A., Ireland, R.D. (2007). Managing firm resources in dynamic environments to create value: Looking inside the balck box. Academy of Management Review, 32(1), 273-292. 
Sharma, S., Correa, J.A.A., & Manzanares, A. (2007). Contingent influence of organizational capabilities on proactive environmental strategy in the service sector: An analysis of North American and European ski resorts. Canadian Journal of Administrative Sciences, 24(4), 268-283. 
Srivastava, S.K. (2007). Green supply-chain management: A state-of-the-art literatüre review. International Journal of Management Review, 9 (1), 53–80. 
Steurer, R., Langer, M. E., Konrad, A., & Martinuzzi A. (2005). Corporations, stakeholders and sustainable development I: A theoretical exploration of business-sociaty relations. Journal of Business Ethics, 61(3), 263-281. 
Yang, C.L., Lin, S.P., Chan,Y.H., & Sheu. C. (2010). Mediated effect of environmental management on manufacturing competitiveness: An empirical study. International Journal of Production Economics, 123(1), 210–220. 
Tang, H. K. (1999). An inventory of organizational innovativeness. Technovation, 19(1), 41- 51. 
Wong, C.Y., Boon-itt, S., & Wong, C.W.Y. (2011). The contingency effects of environmental uncertainty on the relationship between supply chain integration and operational performance. Journal of Operations Management, 29, 604-615. 
Wu, G.G. (2013). The influence of green supply chain integration and environmental uncertainty on green innovation in Taiwan’s IT industry. Supply Chain Management: An International Journal, 18(5), 539–552. 
Zailani, S., Jeyaraman, G., Vengadasan, R., & Premkumar, R. (2012). Sustainable supply chain management (SSCM) in Malaysia: A survey. International Journal of Production Economics, 140(1), 330-340. 
Zhang, D., Linderman, K., & Schroeder, R.G. (2012). The moderating role of contextual factors on quality management practices. Journal of Operations Management, 30(1-2), 12–23. 
Zhao, X., Yeung, A. C. L., & Lee, T. S. (2004). Quality management and organizational context in selected service industries of China. Journal of Operations Management, 22(6), 575- 587. 
Zhu, Q., & Sarkis, J. (2004). Relationships between operational practices and performance among early adopters of green supply chain management practices in Chinese manufacturing enterprises. Journal of Operations Management, 22(3), 265–289. 
Zhu, Q., Sarkis, J., & Lai, K. H. (2007). Initiatives and outcomes of green supply chain management implementation by Chinese manufacturers. Journal of Environmental Management, 85(1), 179–189. 

Zhu, Q., Sarkis, J., & Lai, K. (2008). Confirmation of a measurement model for green supply chain management practices implementation. International Journal of Production Economics, 111(2), 261-273.